Ana Sayfa Bilim Genç Yaşta Kanser Neden Artıyor? Gittikçe Yaygınlaşan Tehlikenin İzinde

Genç Yaşta Kanser Neden Artıyor? Gittikçe Yaygınlaşan Tehlikenin İzinde

Genç Yaşta Kanser Neden Artıyor? Gittikçe Yaygınlaşan Tehlikenin İzinde

Kanser önceden daha çok ileri yaşlarda görülmesiyle bilinen bir hastalıktı. Ancak son yıllarda bu tablo hızla değişiyor. Özellikle 30 yaş altındaki gençler arasında kanser vakalarında ciddi bir artış yaşanıyor. Bu değişim sadece ABD’de değil, dünya genelinde gözlemleniyor. Genç yaşta görülen kanserlerin artışındaki nedenler hâlâ kesin olarak bilinmese de, araştırmalar çevresel faktörler, yaşam tarzı değişiklikleri ve bağırsak mikrobiyotasındaki bozulmalar gibi pek çok etkenin rol oynayabileceğini gösteriyor.

“Bir şeylerin ters gittiğini hissettim”

Philadelphia’da yaşayan 29 yaşındaki Ryan Decembrino, bundan beş yıl önce sürekli karın ağrısı yaşamaya başladığında bir şeylerin yanlış olduğunu sezmişti. Doktorunun yönlendirmesiyle yapılan kolonoskopide çok sayıda polip bulundu. Ancak ailesinde kanser geçmişi olmadığı için sonuçlar çok da ciddiye alınmadı. Kontrol için üç yıl sonrasına randevu verilmişti.

Ancak iki yıl içinde ağrıları dayanılmaz hale geldi ve Ryan, doktorlara tekrar başvurduğunda kolonunda bir tümör olduğu ortaya çıktı. Derhal ameliyat ve kemoterapi sürecine girerek hayatta kalmayı başardı. Bugün, Ryan gençler arasında kanser farkındalığı yaratmak için çalışmalar yürütüyor. “Kanser herkesi vurabilir. İnsanlar bunu bilmeli,” diyor.

Veriler Ne Diyor? Gençlerde Kanser Vaka Sayısı Yükseliyor

ABD’de her yıl yaklaşık 2 milyon kişiye kanser teşhisi konuyor. Bunların büyük çoğunluğu 50 yaş üstü bireylerden oluşsa da, 15 ila 39 yaş arası gençlerin oluşturduğu grup hızla büyüyor. 1990’dan bu yana dünya genelinde 50 yaş öncesi kanserlerde %79 oranında artış gözlendi. Ölümler ise %28 arttı.

ABD’de yapılan bir araştırma, 1990 sonrası doğan bireylerde 17 farklı kanser türünde artış olduğunu ortaya koydu. Özellikle ince bağırsak ve pankreas kanserleri ciddi yükseliş gösteriyor.

Amerikan Kanser Derneği’nden epidemiyolog Hyuna Sung buna “nesilsel bir etki” diyor. Özellikle 1980 sonrası doğan kişiler, örneğin 1950’lerde doğanlara kıyasla, dört kat daha fazla rektal kanser riski taşıyor. Bu nesiller yaşlandıkça, taşıdıkları yüksek risk, son 50 yılda verilen kanserle mücadele çabalarını sekteye uğratabilir.

Araştırmalar Ne Diyor? Suçlu Ne?

Yeni nesillerin neden daha çok kansere yakalandığı hâlâ kesin olarak anlaşılabilmiş değil. Artan taramalar ve gelişmiş tıbbi teknolojiler bile bu artışı tamamen açıklamıyor. Çünkü artış yalnızca daha fazla teşhisten kaynaklanmıyor; gerçekten daha fazla genç insan kanser oluyor.

En güçlü hipotez: Yeni nesiller genç yaşlardan itibaren çevresel ve yaşam tarzına bağlı kimyasallara, antibiyotiklere, mikroplastiklere ve PFAS (sonsuz kimyasallar) gibi zararlı maddelere çok daha fazla maruz kalıyor. Bu maddelerdeki birikimsel etkiler, hücreleri erken yaşta mutasyonlara itiyor olabilir.

Chicago Üniversitesi Tıp Merkezi’nden gastroenterolog Sonia Kupfer’e göre, eğer tek bir suçlu olsaydı şimdiye kadar bulunurdu. Bu yüzden araştırmacılar, aynı anda birçok faktörün birlikte etkili olduğu karmaşık bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyor.

## Batı Diyeti ve Obezite: Sessiz Tehlike

Çağımızın kanser salgınında modern beslenme alışkanlıklarının rolü oldukça dikkat çekici. Şekerli yiyecekler, işlenmiş gıdalar ve kırmızı etin tüketimindeki artış, özellikle kolorektal kanserlerin erken yaşta görülmesine zemin hazırlıyor.

2022 yılında yayımlanan bir araştırma, yüksek yağ, şeker ve kızartılmış gıdalardan oluşan diyetlerin genç bireylerde kanser oranlarını artırdığını gösterdi. Öte yandan meyve, sebze ve tam tahıllarla beslendiğinizde bu risk azalıyor.

Ancak bu ilişki henüz net değil. Obeziteyle kolorektal kanser arasında doğrudan bağ kurulamadığı durumlar da var. Bu nedenle dikkatler artık doğrudan obezite yerine, yüksek şeker ve yağ içeren Batılı diyetin kendisine çevrilmiş durumda.

## Mikroplastikler ve PFAS: Her Nefeste Zehir?

Son yıllarda doğada artan mikroplastikler vücudumuza soluduğumuz hava, yediğimiz yiyecek ve içtiğimiz su aracılığıyla giriyor. 1990’da dünya plastik üretimi 120 milyon metrik tonken, bu miktar 2023’te 460 milyon tonu geçti. Plastikler çözündükçe mikro ve nano boyutlu hale geliyor ve bu parçacıklar neredeyse tüm organlarda bulunabiliyor — hatta tümörlerde bile.

Yeni Zelanda’daki Otago Üniversitesi’nden kolon cerrahı Frank Frizelle, tümör dokularında mikroplastik seviyelerinin normal dokulara göre daha yüksek bulunduğunu ifade ediyor. Ancak bu ilişki henüz nedensellik taşımasa da, dikkat çekici şekilde artan araştırmalar mevcut.

Mikroplastiklerin inaktif olduğu varsayılıyor, ancak bazı bilim insanları bu parçacıkların bağışıklık sistemimizi etkileyen bakteriler veya virüsleri taşıyor olabileceğini düşünüyor. Örneğin HPV virüsü, rahim ağzı ve gırtlak kanserine yol açabiliyor. Fareler üzerinde yapılan çalışmalarda mikroplastiklerin inflamasyona neden olduğu bulundu — bu da kanser oluşumunu kolaylaştıran bir süreci tetikliyor olabilir.

## Bağırsak Mikrobiyotası ve Kolorektal Kanser Bağlantısı

Kolorektal kanser, ABD’de 50 yaş altındaki erkeklerde en ölümcül kanser türü olmuş durumda. Yine kadınlar arasında da ikinci sırada yer alıyor. Çoğu bilim insanı bu kanser türü ile bağırsak sağlığı arasındaki kuvvetli ilişkiye dikkat çekiyor.

Bağırsaklarımızdaki mikrobiyota; antibiyotikler, beslenme alışkanlıkları ve çevresel kimyasallarla şekilleniyor. 1990 sonrası değişen bu faktörler, zararlı bakteri türlerinin bağırsaklarda çoğalmasına neden oldu. Özellikle Fusobacterium, E. faecalis ve colibactin üreten E. coli türleri, sindirim sistemi kanserleriyle ilişkilendiriliyor.

Nature dergisinde yayımlanan 2024 tarihli yeni bir araştırma, çocuklukta maruz kalınan colibactin toksininin, erken yaşta kolorektal kanserin en büyük tetikleyicilerinden biri olabileceğini gösterdi. Bu mutasyonlar öyle kalıcı ki, birey 60 yaşında kansere yakalanacakken, bu süre 40 yaşına kadar çekilebiliyor.

## Erken Yaşta Kanser: Hızlı Yayılım mı?

Bazı araştırmacılar, erken yaşta gelişen tümörlerin daha hızlı büyüyebileceği görüşünde. Genellikle bir tümörün oluşması, çevre dokulara yayılması ve uzak organlara sıçraması 5 ila 15 yıl sürebiliyor. Ancak Torino Üniversitesi’nden moleküler genetikçi Alberto Bardelli, gençlerde bu sürecin 1-2 yıla kadar inebileceğini savunuyor.

Bu da demek oluyor ki, genç bireylerde uygulanan klasik tarama aralıkları (5-7 yıl) yetersiz kalabilir. Bardelli, şu anda bir tümörün ne kadar süredir vücutta bulunduğunu saptayabilecek yeni yöntemler üzerinde çalışıyor.

## Gençler Ne Yapmalı? Riskler ve Taramalar

Bugün için genç bireylerin kanser riskini tamamen ortadan kaldıracak sihirli bir formül yok. Ancak sağlıklı yaşam alışkanlıkları her zamanki gibi en güçlü kalkanımız: Dengeli ve doğal beslenme, hareketli yaşam, alkol-tütün tüketiminden uzak durmak, düzenli uyku ve güneşe kontrollü maruziyet.

HPV ve hepatit B gibi virüslere karşı geliştirilen aşılar, bazı kanser türlerinde koruyucu etki sağlayabiliyor. Ancak genç bireylerde tanının geç konulmasının en büyük sebebi, semptomların ciddiye alınmaması ya da yanlış teşhis konması.

İngiltere’de yaşayan 26 yaşındaki Samantha-Rose Evans, “önceki doktorlarım bir şeylerden endişe etmemem gerektiğini söyledi,” diyor. Tanı konmadan önce düzensiz regl şikayetleri yaşamış. Nişanlısının teşvikiyle doktora tekrar başvurmuş ve rahim kanseri teşhisi konulmuş

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz