Göçmen kuşlar, ekosistemlerin sağlıklı işlemesinde kilit rol oynayan ve biyolojik çeşitliliğin önemli bir parçası olan canlılardır. Birçok kuş türü, üreme ve beslenme ihtiyaçlarını karşılamak ve iklimsel değişimlere uyum sağlamak amacıyla mevsimsel göçler yapar. Türkiye, coğrafi konumu gereği üç kıtanın (Avrupa, Asya ve Afrika) kesişim noktasında bulunduğundan, göçmen kuşlar için stratejik bir geçiş köprüsü işlevi görür (Turkey is bridge to over 400 species of migratory birds | Daily Sabah ). Dünyadaki dört büyük kuş göç yolunun ikisi Anadolu üzerinden geçmektedir. Bu sayede Türkiye, yaklaşık 487 kuş türüne ev sahipliği yaparak, Avrupa’daki birçok ülkeden daha fazla kuş türü barındırır (). Ülkemizde görülen kuş türlerinin 400’den fazlası göçmendir ve her yıl Afrika, Avrupa ve Asya arasında beslenme, üreme veya kışlama amaçlı yolculuklarını yaparken Türkiye’de konaklar. Küresel ölçekte her yıl on milyarlarca kuşun göç ettiği dikkate alındığında, Türkiye’nin sulakalanları, boğazları ve dağ geçitleri bu kuşlar için vazgeçilmez durak noktalarıdır. Bu konum, Türkiye’ye göçmen kuşların korunması açısından uluslararası düzeyde büyük bir sorumluluk ve önem yüklemektedir.
(Over 900 migratory Egyptian Vultures observed in Turkey during one month – Vulture Conservation Foundation)Türkiye, Afrika-Avrupa ve Afrika-Asya yönelimli iki ana kuş göç rotasının üzerinde yer alır. Bu rotalar boyunca her ilkbahar ve sonbaharda milyonlarca kuş ülkemiz üzerinden geçiş yapar. Göçmen kuşlar; tarım zararlılarının kontrolü, tohumların yayılması ve besin ağlarındaki rolleriyle ekosistem sağlığına katkı sağlarlar. Ayrıca göç fenomeni, farklı ülkeler arasında doğayı koruma konusunda iş birliği gerektirir. Türkiye’nin bu konudaki stratejik konumu, göç yollarının ve konaklama alanlarının korunmasını kritik hale getirmektedir (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Aşağıdaki bölümlerde, ülkemizden geçen ana göç rotaları, bu rotalar üzerindeki önemli kuş alanları, göçmen kuşların karşılaştığı başlıca tehditler ve çözüm önerileri bilimsel veriler ışığında detaylandırılmaktadır.
Ana Göç Rotaları
Göçmen kuşlar, uygun coğrafi güzergâhları takip ederek kıtalar arasında uzun mesafeler kat ederler. Türkiye, Batı Palearktik bölgedeki ana göç yollarından ikisini bünyesinde barındırır. Bunlar temel olarak Avrupa-Afrika Y Asya-Afrika eksenindeki rotalardır. Göç yolları, kuş türlerinin denizleri ve çölleri en güvenli şekilde geçebilmeleri için oluşmuş geleneksel koridorlardır. Türkiye’deki göç yolları, özellikle İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Hatay-Amanos dağ geçitleri Y Doğu Karadeniz-Kafkas geçitleri gibi dar boğazlar üzerinde yoğunlaşır. Bu bölgeler, kara üzerinden süzülerek göç eden leylek, kartal, şahin gibi türler için birer darboğaz (bottleneck) (Doğa Derneği | Doğa Biziz!). Aynı zamanda ülkemizin geniş sulakalanları, su kuşlarının göç yolları üzerinde dinlenme ve beslenme imkânı buldukları kritik habitatlardır. Aşağıda Türkiye üzerinden geçen başlıca göç rotaları ve özellikleri sunulmaktadır.
Avrupa-Afrika (Batı Palearktik) Göç Rotası: Bu rota, Avrupa’nın doğusu ve Batı Sibirya’dan kalkan kuşların Türkiye üzerinden Afrika’ya ulaşmasını sağlar. İlkbaharda Balkanlar ve Doğu Avrupa’dan gelen yüz binlerce kuş, İstanbul Boğazı üzerinden Anadolu’ya giriş yapar ve orta ile batı Anadolu’yu kat ettikten sonra Hatay üzerinden Orta Doğu ve Afrika’ya yönelir. Sonbaharda ise bunun tersi yönde, Afrika’da kışlayan kuşlar yine Hatay üzerinden Anadolu’ya girip İstanbul/Çanakkale Boğazları yoluyla Trakya’dan Avrupa’ya geçerler. Bu güzergâh özellikle leylek (Ciconia ciconia) popülasyonları için hayati önemdedir. Dünya beyaz leylek nüfusunun çok büyük bir bölümü her yıl İstanbul Boğazı’nı kullanarak göç eder ve yalnızca İstanbul semalarında 250 bin’den fazla leylek görülür; bu, dünyadaki en büyük kuş göçü manzaralarından biridir (). Leyleklerin yanı sıra arı şahini, şahin, küçük orman kartalı, atmaca gibi birçok yırtıcı kuş türü de bu rotayı izler. İstanbul ve Çanakkale boğazları, karadan yükselen termal hava akımlarını kullanarak enerji tasarruflu uçan bu büyük kuşlar için ideal bir geçiş noktasıdır. Batı Palearktik göç yolu, Türkiye’yi kullanan kuşlar sayesinde Kuzey Avrupa’dan Sahraaltı Afrika’ya uzanan bir ekolojik bağlantı kurar. Bu rota üzerindeki göç yoğunluğu, Türkiye’yi küresel ölçekte en önemli kuş göçü ülkelerinden biri yapmaktadır (Over 900 migratory Egyptian Vultures observed in Turkey during one month – Vulture Conservation Foundation).
Asya-Afrika (Doğu Avrupa–Batı Asya) Göç Rotası: İkinci ana rota, Orta Asya ve Doğu Avrupa’daki (özellikle Batı Sibirya ve Kazak bozkırları) üreme alanlarından kalkan kuşların, Kafkasya ve Doğu Anadolu üzerinden Afrika’ya inmesini kapsar (). Bu güzergahta göç eden kuşlar ülkemize Doğu Karadeniz kıyıları ve Artvin üzerinden giriş yapar. Özellikle Çoruh Vadisi ve Doğu Karadeniz Dağları boyunca güneye yönelen on binlerce yırtıcı kuş, Doğu Anadolu’daki sulak alanlarda konaklayarak enerji toplar ve ardından Güneydoğu Anadolu üzerinden Suriye aracılığıyla Afrika’ya ulaşır (). Bu rota üzerinde her sonbaharda 200 bin’den fazla yırtıcı kuş Türkiye’ye giriş yaparak Kafkaslar üzerinden Afrika’ya inmektedir (). Nitekim Doğu Karadeniz-Artvin hattı, kayıtlar altındaki Batı Palearktik bölgenin en büyük yırtıcı kuş göçü yoğunluğunu barındırır (). Bu göç dalgasında küçük akbaba (Neophron percnopterus), şahin, arı şahini, kızıl akbaba gibi türler çok sayıda geçiş yapar. Anadolu’nun doğusundaki geniş sulak alanlar (ör. Aras Havzası) ve dağ etekleri, bu kuşların konaklama ve beslenme alanlarıdır. İlkbaharda ise Afrika’nın doğusundan ve Orta Doğu’dan kalkan kuşlar Suriye üzerinden Güneydoğu Anadolu’ya girerek doğu-batı doğrultusunda Anadolu’yu kat edip Artvin üzerinden kuzey yönünde Kafkaslar ve Orta Asya’ya ulaşırlar (). Bu rota, Orta ve Güney Asya kuşlarının Afrika’ya göç edebilmesini sağlayan kritik bir koridordur. Özellikle nesli tehlikedeki küçük akbaba gibi türlerin önemli bir kısmı bu yolu kullanır ve Türkiye üzerinden geçen popülasyonlarının durumu türün küresel geleceğini etkiler (Over 900 migratory Egyptian Vultures observed in Turkey during one month – Vulture Conservation Foundation).
Yukarıda bahsedilen iki ana güzergâh, Türkiye’de çeşitli coğrafi kollar halinde yayılım gösterir. Örneğin, Avrupa-Afrika rotasının bir kolu Marmara Denizi çevresindeki sulak alanları takip ederken, Asya-Afrika rotasının bazı kolları İran üzerinden gelen kuşlarla Doğu Anadolu’da birleşebilir. Kuş göç yollarının haritası, binlerce kilometrelik karmaşık bir ağı ifade eder. Bu ağın Türkiye üzerindeki dağılımı Tablo 1’de özetlenmiştir:
Tablo 1. Türkiye üzerinden geçen ana göç rotalarının özeti
Göç Rotası | Güzergâh (Ana Hat) | Öne Çıkan Özellikler |
---|---|---|
Avrupa–Afrika Rotası(Batı Palearktik) | Doğu Avrupa & Batı Sibirya → İstanbul Boğazı → Batı&Orta Anadolu → Hatay → Afrika () | Dünya stork (leylek) göçünün bel kemiği: İstanbul Boğazı’ndan her yıl 250.000+ leylek geçer ().Raptor (yırtıcı) yoğunluğu: İlkbahar ve sonbaharda binlerce şahin, kartal, atmaca boğazları kullanır ([Doğa Derneği |
Asya–Afrika Rotası(Doğu Avrupa–Batı Asya) | Orta Asya & Doğu Sibirya → Artvin/Doğu Karadeniz → Doğu&Güneydoğu Anadolu → Suriye → Afrika () | Dünyanın en büyük raporlanmış yırtıcı göçü: Doğu Karadeniz üzerinden 200.000+ yırtıcı kuş sonbaharda Anadolu’ya girer ().Kritik türler: Küçük akbaba, kızıl akbaba, şah kartal gibi nesli tehlike altındaki yırtıcılar bu rotayı kullanır. |
Her iki ana rota da Türkiye’de coğrafi olarak çakışarak Hatay-Cilicia (Çukurova) bölgesinde birleşir. Akdeniz’in doğu ucundaki bu bölge, Afrika’dan gelen kuşların Anadolu’ya ilk giriş yaptıkları alandır. Sonrasında kuşlar iki rotaya dağılsa da, İstanbul Boğazı Y Doğu Karadeniz gibi belirli noktalarda yoğunluk tekrar artar ve “göç şovu” denen manzaralar yaşanır. Bunların dışında, Türkiye’deki Batı Anadolu kıyıları (ör. Gediz Deltası – Ege) ve Güneydoğu Toroslar gibi bölgeler de göç sırasında bazı türlerin alternatif güzergâhları olabilir.
Sonuç olarak, Türkiye; iki kıtayı birleştiren bir “biyolojik koridor” görevini görür. Bu koridorda leylekler, yırtıcılar, su kuşları, ötücüler gibi farklı ekolojik gruplardan yüzlerce tür güvenli geçiş alanlarına ihtiyaç duyar. Türkiye üzerinden göç eden kuşların korunması, yalnız ulusal değil uluslararası öneme sahiptir.
Önemli Kuş Alanları (ÖKA)
Göçmen kuşlar uzun yolculukları boyunca konaklamak, beslenmek ve enerji toplamak için uygun habitatlara ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle göç yolları üzerinde bulunan kritik bölgeler Önemli Kuş Alanları (ÖKA) olarak tanımlanır ve koruma önceliğine sahiptir. Türkiye, göç rotalarının geniş bir alana yayılması nedeniyle çok sayıda ÖKA barındırır. Özellikle boğazlar, dağ geçitleri ve büyük sulak alanlar, göçmen kuş popülasyonları açısından vazgeçilmez duraklardır. Aşağıda, Türkiye’de göç sırasında kilit öneme sahip başlıca ÖKA’lar ve özellikleri listelenmektedir:
- Amanos Dağları (Hatay): Amanos sıradağları, Akdeniz kıyısından dik yükselerek Belen Geçidi ve Samandağ kıyıları aracılığıyla süzülerek göç eden kuşlara yol verir. Afrika’dan gelen leylek ve yırtıcılar için Türkiye’ye giriş kapısı niteliğindedir (Doğa Derneği | Doğa Biziz!). Her ilkbahar, milyonlarca kuş Amanosları aşarak Anadolu’ya girer. Bölge aynı zamanda çok sayıda memeli ve endemik bitki türünü barındırır; ancak yasadışı avcılık burada önemli bir sorundur.
- İstanbul Boğazı (Boğaziçi, İstanbul): İstanbul Boğazı ve çevresindeki ormanlık alanlar, Türkiye’de kuş göçünün en iyi gözlemlenebildiği alanlardan biridir (Doğa Derneği | Doğa Biziz!). Karadeniz ile Marmara Denizi arasındaki dar geçit, özellikle leylekler ve yırtıcı kuşlar için bir şişe boynu etkisi yaratır. İlkbahar ve sonbaharda boğaz semalarında binlerce kuş aynı gün içinde görülebilir. Alan, orman habitatları sayesinde birçok ötücü ve su kuşuna da kışlama imkânı sunar (Doğa Derneği | Doğa Biziz!). Boğaziçi ÖKA’sı, kentsel alanla iç içe olmasına rağmen, gözlem çalışmaları ve halkın farkındalığı açısından da önemli bir merkezdir.
- Çoruh Vadisi ve Doğu Karadeniz Dağları (Artvin-Rize): Karadeniz’in doğusunda yer alan bu ÖKA’lar, yırtıcı kuş göçü açısından çok yüksek yoğunluk barındırır. Özellikle Artvin Borçka bölgesinde sonbahar göçünde binlerce kartal, şahin, atmaca dar vadi boyunca güneye yönelir . Bu bölge, Kafkaslar üzerinden gelen kuşların Anadolu’ya giriş noktasıdır ve her yıl yapılan gözlemler, Batı Palearktik’in en büyük yırtıcı göç hareketlerinden birinin burada gerçekleştiğini göstermektedir. Bölgedeki bilimsel araştırmaların artırılması, göç dinamiklerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır (Doğa Derneği | Doğa Biziz!).
- Kızılırmak Deltası (Samsun): Karadeniz kıyısındaki Kızılırmak Deltası, Türkiye’nin en büyük sulak alan ekosistemlerinden biridir. Her yıl kuzeydeki üreme alanlarından göç eden milyonlarca su kuşu kışlamak için deltadaki göllere, sazlık alanlara iner. Ördekler, kazlar, turnalar ve flamingolar için hayati bir konaklama ve kışlama alanıdır. Yapılan kış ortası su kuşu sayımlarında (Ocak ayında), tek bir kış sezonunda deltada 100 bini aşkın kuşun barındığı tespit edilmiştir (ör. 2020 kışında 2,3 milyon su kuşu ülke genelinde sayılmış ve en büyük yoğunluklu alanlardan biri Kızılırmak Deltası olmuştur). Deltanın korunması, göçmen su kuşlarının devamlılığı için kritiktir.
- Gediz Deltası (İzmir): Ege Denizi kıyısındaki bu delta, tuzlu bataklıklar, lagünler ve çamur düzlüklerinden oluşan zengin bir sulak alandır. Flamingo (Phoenicopterus roseus) başta olmak üzere yüz binlerce su kuşu her yıl Gediz Deltası’nı üreme veya göç sırasında konaklama amacıyla kullanır. İlkbaharda Afrika’dan gelen düdükçün, yağmur kuşu, kızkuşu gibi kıyı kuşları deltada beslenir. Sonbaharda ise kuzeyden gelen ördek ve flamingolar burada mola verir. Gediz Deltası, Ramsar alanı olarak da koruma altındadır ve kuş gözlemciliği açısından dünyaca tanınmıştır.
- Sultan Sazlığı (Kayseri): İç Anadolu’da yer alan tatlı ve tuzlu su bataklıklarından oluşan bu sazlık, Göçmen kuşların kavşak noktası gibidir. Avrupa ile Asya rotalarının kesişim bölgesinde bulunduğundan hem doğu-batı hem kuzey-güney yönlü göçlerde kullanılır. İlkbaharda turnalar (Grus grus), angıtlar, dikkuyruk ördek gibi türler burada üremeye girişirken, sonbaharda on binlerce su kuşu ve kıyı kuşu için beslenme alanı sağlar. Sultan Sazlığı, geçmişte kurutma girişimlerine maruz kalmışsa da günümüzde milli park statüsüyle korunmaya çalışılmaktadır.
Yukarıda listelenen alanlar, Türkiye’deki yüzlerce ÖKA’dan sadece birkaçıdır. Göksu Deltası (Mersin), Manyas Gölü (Balıkesir), Tuz Gölü (Konya-Ankara), Seyfe Gölü (Kırşehir), Eğirdir Gölü gibi diğer önemli sulak alanlar da göç sırasında on binlerce kuşa ev sahipliği yapar. Örneğin, Seyfe Gölü her yıl Afrika’dan gelen flamingoların soluklandığı bir vahadır (Turkey is bridge to over 400 species of migratory birds | Daily Sabah ). Aras Nehri Kuş Cenneti (Iğdır), doğu sınırımızda göçmen kuşların son duraklarından biridir. Bu alanların bir kısmı koruma statüsünde (milli park, tabiat koruma alanı, Ramsar alanı) olsa da, birçoğu yeterli korumaya sahip değildir. ÖKA’ların sürdürülebilirliği, göçmen kuşların devamlılığı için şarttır. Türkiye, bu alanları koruyarak hem kendi doğal mirasını hem de uluslararası bir değeri muhafaza etmiş olacaktır.
Başlıca Tehditler
Göçmen kuşlar, yolculukları boyunca ve konakladıkları alanlarda çeşitli tehditlerle karşı karşıya kalırlar. Bu tehditler doğal olabileceği gibi (olumsuz hava koşulları, yırtıcılar vb.), çoğunlukla insan kaynaklı faktörlerden kaynaklanmaktadır (). Bilimsel çalışmalar, göç döneminde kuş ölümlerinin büyük kısmının insan faaliyetleri nedeniyle meydana geldiğini göstermektedir. Türkiye’deki göçmen kuşların başlıca tehditleri aşağıda ana başlıklar altında incelenmiştir:
Habitat Kaybı ve Bozulması: Göç yolundaki sulak alanların kurutulması, ormanların tahrip edilmesi Y tarım veya yapılaşma amacıyla doğal alanların dönüşümü, göçmen kuşlar için en büyük tehditlerden biridir (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Kuşlar, göç sırasında enerjilerini yenilemek için bu alanlara ihtiyaç duyar. Ancak Türkiye’de pek çok sulak alan son yıllarda tarımsal sulama, drenaj ve baraj projeleri nedeniyle küçülmüş veya yok olmuştur. Mera ve bataklıkların tarım arazisine çevrilmesi İç Anadolu bozkırlarındaki turna, toy gibi göçmen türlerin beslenme ve dinlenme alanlarını azaltmaktadır. Habitat kaybının ölçeği küresel olarak da alarm vericidir: her yıl tahminen 330 bin kuş rüzgar türbinleri, 980 milyon kuş binalar Y 340 milyon kuş da kara yolları nedeniyle uygun habitat bulamamaktan veya çarpmalardan ölmektedir. Doğal yaşam alanlarının korunması, göçmen kuşların hayatta kalabilmesi için birincil önceliktir. Aksi halde, kurutulan sulak alanlar veya yok edilen ormanlar nedeniyle kuşlar uygun konaklama yeri bulamaz ve bu da göç rotaları üzerinde toplu kuş ölümlerine yol açabilir (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Habitat kaybı, uzun vadede göç yollarının tamamen değişmesine veya göçmen popülasyonların azalmasına neden olabilecek kritik bir tehdittir.
Yasadışı Avcılık (Kaçak Avlanma): Avcılık, doğal ekosistemlerin parçası olan bir faaliyet olsa da kontrolsüz ve yasadışı yapıldığında göçmen kuş popülasyonları üzerinde yıkıcı etkiye sahiptir. Göç yolları üzerindeki yasa dışı avcılık, özellikle dar boğazlarda yoğunlaşan kuş gruplarını hedef aldığı için büyük sayıda kuşun ölümüyle sonuçlanabilir.
En Turquía Hatay (Amanoslar) bölgesi, süzülerek göç eden yırtıcı kuşların yoğun geçtiği bir nokta olup ne yazık ki kaçak avın en ciddi boyutlara ulaştığı yerlerdendir . Örneğin, her yıl ilkbahar göçünde Hatay’da sayısız şahin, yılan kartalı, arı şahini gibi yırtıcı kuş yasa dışı olarak vurulmaktadır. Benzer şekilde, Akdeniz kıyılarında ve Orta Doğu’da örn. bıldırcın, üveyik gibi göçmen kuşlar ağlar ve tuzaklarla toplu halde yakalanabilmektedir. Kaçak avcılık, doğrudan kuşları öldürdüğü için popülasyonları hızla düşürür ve bazı türlerin neslini tehlikeye atar. Bilimsel araştırmalar, avcılığın sadece avlanan türü değil, aynı bölgede bulunan diğer türlerin davranışlarını da olumsuz etkilediğini göstermiştir (). Av tüfeği sesleri ve insan aktivitesi, bölgede avlanmayan kuşların bile beslenme ve dinlenme düzenini bozarak onların göç başarısını düşürebilir (). Türkiye’de yasal olarak avlanmasına izin verilen kuş türleri bulunsa da, usulsüz avlanma ve kota aşımı büyük bir sorundur. Göç dönemlerinde her türlü kuş avının sıkı denetim altına alınmaması, özellikle nesli tehlike altındaki türlerin (örn. küçük akbaba, şah kartal, su kuşları) geleceğini riske sokmaktadır. Yasadışı avcılığın engellenmesi, göçmen kuşları korumak için acil bir gerekliliktir.
Elektrik Hatları ve Enerji Altyapısı: Yüksek gerilim hatları, enerji nakil hatları ve elektrik direkleri, geniş kanatlı ve uzun boyunlu kuşlar için ölümcül bir tehdittir. Göç sırasında uzun mesafe kat eden kuşlar, özellikle gece göç eden türler, elektrik hatlarını fark etmeyip çarpabilir veya direklere konduklarında akıma kapılabilir. Türkiye’de yapılan gözlemler, Trakya bölgesinde enerji nakil hatları nedeniyle önemli sayıda leyleğin öldüğünü ortaya koymaktadır. Trakya’da üreyen ve küresel ölçekte nesli tehlikede olan şah kartal (Aquila heliaca) için de elektrik çarpması en büyük tehditlerden biri haline gelmiştir. Kuşların tel çarpmalarından ölümü genellikle kayıt altına alınamadığı için bu sorunun boyutu tam olarak bilinmemekle birlikte, uydu vericisi takılan bireylerden gelen sinyaller birçok kuşun göç yolunda elektrik çarpmasıyla öldüğünü göstermektedir (Electrocuted in Turkey: Vultures and other soaring birds under threat – Vulture Conservation Foundation). Örneğin, Polonya’dan izlenen bir beyaz leyleğin Türkiye’de elektrik hattına çarparak ölmesi kayda geçmiş ve uluslararası kamuoyunda yankı uyandırmıştır (Electrocuted in Turkey: Vultures and other soaring birds under threat – Vulture Conservation Foundation). Rüzgar türbinleri de uygun planlama yapılmadığında göçmen kuşlar için çarpma tehlikesi oluşturur; özellikle türbinlerin yoğun olduğu alanlarda yırtıcı kuş ölümleri rapor edilmiştir. Bununla birlikte, yüksek sayıda kuş ölümü potansiyeli barındıran bir diğer yapı türü de yüksek binalar ve iletişim kuleleridir – özellikle gece göç eden kuşlar bu yapılara çarparak ölebilir (ABD’de binalara çarpma nedeniyle yıllık ~980 milyon kuş ölümü tahmin edilmektedir) (). Rüzgar enerjisi temiz bir enerji kaynağı olmakla birlikte, kuş göç yolları üzerindeki türbinlerin her yıl yüzbinlerce kuşun ölümüne neden olabildiği raporlanmıştır (dünya genelinde yılda ~330 bin kuş) (). Sonuç olarak, enerji altyapısının plansız kurulumu göçmen kuşlar için ciddi bir tehdittir. Bu tehdidin azaltılması, hatların kuşlar için görünür kılınması ve türbinlerin hassas bölgelere konulmaması gibi önlemlerle mümkündür (Çözüm bölümünde detaylandırılmıştır).
İklim Değişikliği ve Hava Koşulları: Küresel iklim değişikliği, göçmen kuşların düzenine etki eden uzun vadeli bir tehdittir. Artan sıcaklıklar, mevsimlerin kaymasına yol açarak kuşların geleneksel göç takvimlerini değiştirmeye başlamıştır (Ekolojik kriz nedeniyle göçmen kuşların rotaları ve göç zamanları değişiyor). Bilimsel araştırmalar, bazı kuş türlerinin (örneğin kara gerdanlı ötleğen) 50 yıl öncesine göre 1 hafta daha erken göç etmeye başladığını ortaya koymuştur (Ekolojik kriz nedeniyle göçmen kuşların rotaları ve göç zamanları değişiyor). İlkbaharın erken gelmesiyle, kuzeyde üreyen kuşlar daha erken hareket etmekte, ancak her tür bu değişime aynı hızda uyum sağlayamamaktadır. İklim değişikliğine yeterince hızlı adapte olamayan türler, göç zamanlarındaki kayma yüzünden üreme bölgelerine vardıklarında besin eksikliği yaşayabilir ve üreme başarısızlığı görülebilir (Ekolojik kriz nedeniyle göçmen kuşların rotaları ve göç zamanları değişiyor). Sonbaharda ise sıcaklıkların uzun süre yüksek seyretmesi, göç süresini uzatmakta ve bazı kuşların daha geç göç etmesine neden olmaktadır (Ekolojik kriz nedeniyle göçmen kuşların rotaları ve göç zamanları değişiyor). Bu durum, özellikle sonbahar sonlarında aniden bastıran soğuk hava dalgalarında on binlerce kuşun donarak ölmesi riskini getirir. Ayrıca iklim değişikliğiyle bağlantılı olarak aşırı hava olaylarının (fırtına, hortum) sıklığı ve şiddeti artmıştır; göç esnasında fırtınalara yakalanan kuş sürülerinde kitlesel kayıplar olabilmektedir. Kuraklık ise sulak alanları etkileyerek göçmen kuşların su ve besin bulmasını zorlaştırır . Örneğin, dünyanın farklı bölgelerinde kuruyan göllerin kuşları alternatif güzergâhlara ittiği belgelenmiştir (Ekolojik kriz nedeniyle göçmen kuşların rotaları ve göç zamanları değişiyor). İklim değişikliği aynı zamanda yeni hastalık riskleri (ör. bazı vektörlerin yayılması) doğurarak göçmen kuşları dolaylı yoldan tehdit edebilir. Kısacası, iklimsel değişimler göç yollarını, göç zamanlamasını ve kuşların hayatta kalma oranlarını olumsuz etkileyen, sinsi ama ciddi bir tehdit kategorisidir.
Kirlilik, Zehirlenme ve Diğer Tehditler: Göçmen kuşlar, yaşam alanlarındaki kimyasal kirlilik Y ışık kirliliği gibi faktörlerden de etkilenir. Tarım alanlarında yoğun biçimde kullanılan pestisitler (zirai ilaçlar) Y ağır metaller, kuşların besin zincirine girerek onlarda zehirlenmeye yol açabilir. Özellikle sulak alanlarda biriken tarım kimyasalları, su kuşlarında toplu ölümlere sebebiyet verebilir. Doğa Derneği’nin açıklamasına göre zehirlenme, göçmen kuşların yaşamını tehlikeye atan başlıca unsurlar arasındadır (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Örneğin, yanlış tarım uygulamaları sonucu oluşan su kirliliği, üveyik ve bıldırcın gibi türlerin göç sırasında zehirli su birikintilerinden içerek ölmesine yol açabilmektedir. Işık kirliliği ise özellikle gece göçü yapan kuşları etkiler. Şehirlerin ve sanayi tesislerinin yaydığı yoğun yapay ışık, gökyüzünde seyreden kuşların navigasyonunu bozarak onların yollarını şaşırmasına veya ışıklı alanlara çekilerek binalara çarpmasına neden olur (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Büyük şehirlerde gökdelenlere çarpan göçmen ötücü kuş ölümleri sıkça kayıt altına alınmaktadır. Ayrıca gemi kazaları sonucu denizlere yayılan petrol sızıntıları, sulak alanlara karışan endüstriyel atıklar ve plastik kirliliği de göçmen kuşlar için tehlike oluşturmaktadır. Deniz üzerinde mola veren dalıcı kuşlar, petrol kirliliğinde tüylere bulaşan yağ nedeniyle uçamayıp ölebilir. Plastik atıkları ise kuşlar tarafından yiyecek sanılıp yutulduğunda sindirim sistemlerini tıkayarak ölümlere yol açar. Kuşların uluslararası yasadışı ticareti (bazı bölgelerde yakalanıp kafeste satılmaları) de özellikle ötücü ve papağan gibi türler için bir risk oluştursa da, Türkiye’de bu durum nispeten daha az rapor edilmektedir (). Son olarak, hızla büyüyen şehirleşme ve insan baskısı göç yolları üzerindeki hemen her habitatı etkileyerek kuşlar için stres kaynağı yaratmaktadır ().
Yukarıdaki tehditler çoğu zaman birlikte etkide bulunur ve birbirini şiddetlendirir. Örneğin, sulak alanı küçülen bir bölgede kuşlar yoğunlaşınca avcılara daha kolay hedef olabilir; veya iklim değişikliğiyle artan kuraklık, kuşları insan yerleşimlerine yakın kalan su birikintilerine mecbur bırakarak kirlilik riskini artırabilir. Bilimsel araştırmalar, kuşları tehdit eden faktörler arasında en tehlikelisinin insan kaynaklı olanlar olduğunu vurgulamaktadır (). Bu nedenle, göçmen kuşların karşılaştığı bu zorlukların giderilmesi için insan kaynaklı tehditlerin azaltılması birincil önem taşır. Aşağıdaki tabloda başlıca tehditler ve göçmen kuşlar üzerindeki etkileri özetlenmiştir:
Tablo 2. Göçmen kuşlar üzerindeki başlıca tehditler ve etkileri
Tehdit | Etkileri / Örnekler |
---|---|
Habitat Kaybı | Sulak alanların kurutulması, ormanların tahribi ve tarım/şehirleşme nedeniyle doğal alanların yok olması (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Kuşlar konaklayacak yer bulamaz, enerji rezervleri düşer. Ör: Amik Gölü’nün kurutulmasıyla Hatay’da göçmen su kuşu sayıları dramatik azalmıştır. |
Yasadışı Avcılık | Kaçak ve aşırı avlanma sonucu kuş popülasyonları doğrudan azalır ([Doğa Derneği |
Enerji Altyapısı | Elektrik hatları ve direkler çarpma/çarpılma nedeniyle kuş ölümlerine yol açar ([Doğa Derneği |
Cambio climático | Göç zamanlamasını değiştirir (erken/geç göç) ve kuşlar ile besin döngüsü arasındaki dengeyi bozar (Ekolojik kriz nedeniyle göçmen kuşların rotaları ve göç zamanları değişiyor) (Ekolojik kriz nedeniyle göçmen kuşların rotaları ve göç zamanları değişiyor). Aşırı hava olayları (fırtına, soğuk dalgası vb.) sırasında toplu ölümler artar. Kuraklık nedeniyle kuşlar yeni rotalara sapmak zorunda kalır (Ekolojik kriz nedeniyle göçmen kuşların rotaları ve göç zamanları değişiyor). Uzun vadede bazı göç yolları kullanılmaz hale gelebilir. |
Kirlilik & Zehirlenme | Pestisit ve ağır metal birikimi, kuşlarda zehirlenmelere ve üreme başarısızlığına yol açar (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Suda biriken toksinler su kuşlarını kitlesel öldürebilir. Petrol sızıntıları, dalıcı ve kıyı kuşlarını etkiler (tüyleri kullanılamaz hale gelir). Plastikler, sindirim sistemlerini tıkar. |
Işık Kirliliği | Özellikle gece göç eden kuşların navigasyonunu bozar, şehir ışıklarına çekilen kuşlar binalara çarparak ölür (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Göç sırasında gökyüzünde yapay ışık altında yön bulamayan kuşlar rotalarını şaşırıp bitkin düşebilir. Büyük şehirlerde ve açık deniz petrol platformlarında bu nedenle kuş ölümleri belgelenmiştir. |
Yukarıda belirtilen tehditlerin birçoğu, alınacak koruma önlemleriyle azaltılabilir veya önlenebilir. Nitekim, kuş ölümlerine yol açan etkenlerin başında insan faaliyetleri geldiği için, çözüm de insan kaynaklı baskıların azaltılmasına bağlıdır (). Bir sonraki bölümde, Türkiye ve uluslararası düzeyde göçmen kuşlar için alınabilecek koruma önlemleri ve çözüm önerileri ele alınmaktadır.
Koruma ve Çözüm Önerileri
Göçmen kuşların karşılaştığı tehditlerin azaltılması ve göç yollarının güvence altına alınması için kapsamlı koruma stratejileri gereklidir. Bu stratejiler, hem ulusal politikaları hem de uluslararası iş birliğini içerir. Kuşların göç rotalarını korumak, sadece tek bir ülkenin sorumluluğu olmayıp tüm ülkelerin ortak sorumluluğu olarak görülmelidir (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Türkiye, üç kıta arasındaki köprü konumuyla bu iş birliğinde kritik bir role sahiptir. Aşağıda, göçmen kuşların korunması için bilimsel temelli başlıca çözüm önerileri sunulmaktadır:
Habitatların Korunması ve Restorasyonu: Göçmen kuşlar için en önemli adım, üzerinde konakladıkları habitatların korunmasıdır. Sulak alanlar, kıyı bataklıkları, ormanlık vadiler ve bozkırlar göç döneminde kuşlara besin ve barınak sağlar. Bu alanların yasal koruma statülerinin güçlendirilmesi (milli park, tabiat koruma alanı ilanı, Ramsar statüsü vb.) önceliklidir. Özellikle göç güzergâhı üzerindeki sulak alanların kurutulmasının önüne geçilmeli, kurutulmuş veya tahrip olmuş alanlar mümkünse restore edilmelidir. Örneğin, geçmişte kurutulan Eşmekaya Sazlığı veya Amik Gölü gibi alanlar yeniden sulak alan ekosistemi haline getirilirse, göçmen kuşlar için hayati duraklar geri kazanılmış olacaktır. Doğal yaşam alanlarının izlenmesi ve kirlilik, kaçak yapılaşma gibi etkenlerin erken tespiti de önemlidir (). Bilim insanları, yaşam alanlarının yok olmasının kuşları etkileyen insan faktörlerinin başında geldiğini ve bu etkinin azaltılmasının yerli ve göçmen tüm kuşlara fayda sağlayacağını vurgulamaktadır () (). Ayrıca, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında sulak alanların korunması, karbon tutma ve su rejimini dengeleme gibi ek faydalar da sağlar. Ulusal Sulakalan Koruma Stratejileri güncellenerek göçmen kuşların gereksinimleri göz önüne alınmalı; su yönetimi planlarında kuşların su ihtiyacı (ör. göllerde belirli su seviyesinin korunması) dikkate alınmalıdır.
Yasadışı Avcılığın Önlenmesi ve Yasal Düzenlemeler: Kaçak avcılığın engellenmesi için denetim ve cezai yaptırımların etkin uygulanması gerekir. Av koruma ekiplerinin göç dönemlerinde hassas bölgelere (ör. Belen Geçidi, Manyas civarı) yoğunlaşması ve avcılık yasağı dönemlerinin göç takvimiyle uyumlu hale getirilmesi önemlidir. Farkındalık kampanyaları ile yöre halkına ve avcılara göçmen kuşların ekonomik (ekoturizm) ve ekolojik değeri anlatılmalıdır. Ayrıca, mevcut avcılık yönetmeliği gözden geçirilerek nesli küresel ölçekte tehlike altındaki türlerin avı tamamen yasaklanmalı (örn. üveyik, elmabaş patka gibi türlerin avı kotalarla sınırlandırılmış durumda; bunların avı tamamen durdurulabilir). Bilimsel veriler, kontrolsüz avcılığın sadece hedef türü değil ekosistemdeki tüm kuşları olumsuz etkilediğini ortaya koymaktadır (). Bu nedenle, avcılığın sıkı denetimi ve kritik türlerin avına uzun vadeli moratoryum uygulanması önerilir. Özellikle göç dönemlerinde av yasağı bölgesel olarak genişletilebilir. Örneğin, tüm Marmara Bölgesi’nde Ağustos-Ekim aylarında kuş avının durdurulması, hem su kuşları hem yırtıcı göçü açısından faydalı olacaktır. Araştırmacılar, avcılığın kuşların en önemli tehditlerinden biri olduğunu ve sıkı kontrol altına alınmazsa birçok kuş popülasyonunun sürdürülemeyeceğini belirtmektedir (). Dolayısıyla, yasal düzenlemelerin uygulanması ve kaçak avcılığın sıfıra indirilmesi, göçmen kuş korumasının temel taşıdır.
Doğa Dostu Altyapı ve Planlama: Enerji ve ulaşım altyapılarının kuş dostu hale getirilmesi, göçmen kuş ölümlerini büyük oranda azaltabilir. Elektrik hatları için alınabilecek önlemler bilimsel olarak iyi bilinmektedir: yüksek gerilim hatlarına kuş çarpmasını önleyici aparatların (marker, diverter) takılması, direklerin tasarımının kuşların konduğunda çarpılmayacağı şekilde iyileştirilmesi (izolatörlerin uygun kaplanması) önemlidir. Yeni enerji nakil hatları mümkün olduğunca yer altından geçirilmeli veya kuş göç yollarını kesmeyecek güzergâhlardan planlanmalıdır. Rüzgar enerji santralleri kurulurken, proje öncesi mutlaka ayrıntılı Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) yapılarak bölgenin göçmen kuş yoğunluğu incelenmelidir (). Örneğin, İstanbul’un kuzeyine planlanan bir rüzgar santrali projesi, kuş bilimcilerin uyarısıyla göç dönemlerinde türbinlerin kapatılması zorunluluğunu getirecek şekilde revize edilmiştir. Büyük ölçekli yatırımlar (havaalanı, baraj, otoyol vb.) göç yolları üzerine kesinlikle inşa edilmemelidir (). Türkiye’de son yıllarda inşa edilen İstanbul Yeni Havalimanı’nın önemli göç yollarından birinin (Boğaziçi rotası) üzerinde yer alması, kuş çarpma riskini artırdığı için eleştirilmiştir (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Bilimsel raporlar, göç yolları üzerindeki havaalanları, barajlar, rüzgar türbinleri gibi yapıların, sadece kuşlar için değil uçak çarpışmaları gibi nedenlerle insan hayatı için de tehdit oluşturduğunu vurgular (). Bu nedenle, altyapı planlamasında “önce doğa” ilkesi benimsenmeli; gerekirse güzergah değişikliği veya teknolojik önlemler (ör. radar destekli türbin durdurma sistemleri) uygulanmalıdır. Şehir aydınlatmaları da kuş dostu hale getirilebilir: Özellikle göç zamanlarında yüksek binaların dekoratif aydınlatmalarının kapatılması, sahil şeritlerinde yönlendirilmiş (aşağıyı aydınlatan) ışık kullanımı gibi önlemler ışık kirliliğini azaltarak gece göçü yapan kuşlara yardım eder. Son olarak, kirlilik kontrolü de altyapı yönetiminin bir parçasıdır – sanayi tesislerinin atıklarını arıtması, tarımda entegre zararlı yönetimi ile pestisit kullanımının azaltılması, zehirli kimyasalların sıkı denetimi gibi uygulamalar göçmen kuşların maruz kaldığı zehirlenme riskini düşürecektir (). Özetle, insan yapımı yapılar ile kuşlar arasındaki çatışmayı en aza indirmek için planlama aşamasından itibaren kuşların ihtiyaçları gözetilmeli, gerekirse mevcut yapılar iyileştirilmelidir.
Uluslararası İşbirliği ve Anlaşmalar: Göçmen kuşlar sınır tanımadığından, korunmaları uluslararası düzeyde koordinasyon gerektirir. Türkiye, Birleşmiş Milletler Bonn Sözleşmesi (CMS) Y Afrika-Avrasya Göçmen Su Kuşları Anlaşması (AEWA) gibi önemli anlaşmaların tarafıdır. Bu anlaşmalar kapsamında hazırlanan eylem planları eksiksiz uygulanmalıdır. Örneğin, AEWA çerçevesinde sulak alanların korunması, avcılığın düzenlenmesi ve araştırmaların desteklenmesi hususları Türkiye’nin de sorumluluğundadır. Komşu ülkeler (ör. Bulgaristan, Gürcistan, İsrail) ile ortak kuş koruma projeleri geliştirilmeli; kuşların göç rotası üzerinde uluslararası korunan alan ağları oluşturulmalıdır. BirdLife International’ın Önemli Kuş ve Biyoçeşitlilik Alanları (KBA/IBA) programı dahilinde tanımlanan alanlar, uluslararası fonlarla desteklenip izleme çalışmalarıyla takip edilmelidir. Özellikle Orta Doğu’da yasa dışı kuş avcılığını önlemek için bölgesel işbirlikleri yapılmalıdır. Örnek: Akdeniz’de birçok ülkede aynı anda gerçekleştirilen “Spring Alive” kampanyaları ile halk göçmen kuşların önemine dair bilinçlendirilmektedir. Veri paylaşımı da kritik bir konudur: Uydu vericisi takılan kuşların hareketleri uluslararası platformlarda izlenmekte, Türkiye’de izlenen bir leyleğin Afrika’daki durumundan haberdar olunabilmektedir. Bu tür veri ve bilgi paylaşımı, tehditlerin kaynağında çözülmesine yardımcı olur. Doğa Derneği’nin 2024’te yayınladığı “Kuş Hava Yolları Haritası” gibi girişimler, bölgesel işbirliğinin önemini vurgulayarak kamuoyu oluşturur (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Unutulmamalıdır ki, göçmen kuşlar tüm dünya ülkelerinin ortak mirasıdır ve korunmaları da ortak çaba ile mümkün olacaktır (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında).
Araştırma, İzleme ve Eğitimin Desteklenmesi: Koruma çalışmalarının başarısı için bilimsel araştırmalar ve izleme (monitoring) büyük önem taşır. Türkiye’de göçmen kuşlar üzerine yapılan halkalama çalışmaları, uydu takip projeleri ve popülasyon sayımları desteklenmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın koordinasyonunda yapılan Kış Ortası Su Kuşu Sayımları Y Göç izlemleri, uzun soluklu projeler haline getirilmelidir (Turkey is bridge to over 400 species of migratory birds | Daily Sabah ). Örneğin, Doğa Derneği’nin Adana Sarımazı’da başlattığı yırtıcı kuş göçü izleme projesi, yıllar içinde küçük akbaba ve diğer yırtıcıların nüfus trendlerini ortaya koymuş ve tehditleri belgelemiştir (Over 900 migratory Egyptian Vultures observed in Turkey during one month – Vulture Conservation Foundation). Bu tür veriler, koruma önceliklerinin belirlenmesinde kritiktir. Üniversiteler ve araştırma kurumları, göçmen kuş ekolojisi, rotaları ve tehditleri konusunda projeler geliştirmeli, sonuçları yöneticilerle paylaşılmalıdır. Halkın eğitimi ve bilinçlendirilmesi de uzun vadede koruma kültürü oluşturur. Okullarda göçmen kuşlar konusunda müfredat geliştirilmeli, belgeseller, basın haberleri ve kuş gözlem etkinlikleri teşvik edilmelidir. Örneğin, her yıl Mayıs ve Ekim aylarında düzenlenen Dünya Göçmen Kuşlar Günü etkinlikleri kapsamında, kamuoyuna kuşların karşılaştığı zorluklar ve alınabilecek önlemler anlatılabilir (Ekolojik kriz nedeniyle göçmen kuşların rotaları ve göç zamanları değişiyor). Yerel toplulukların katılımı sağlanarak, kaçak avcılığın azaltılması veya önemli alanların korunması gibi konularda vatandaş bilimi (citizen science) uygulamalarından faydalanılabilir. Böylece, koruma sadece resmi kurumların değil, toplumun her kesiminin sahip çıktığı bir amaç haline gelir.
Yukarıdaki önlemler, özetle, insan kaynaklı tehditlerin minimize edilmesi Y doğal ekosistemlerin güçlendirilmesi prensibine dayanmaktadır (). Başarılı koruma için, devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları, akademi ve yerel halk birlikte hareket etmelidir. Göç yolları üzerindeki ekosistemlerin bütünsel olarak korunması ve kuşların yaşam hakkının güvence altına alınması, gelecek nesillerin de bu muhteşem doğa olayına tanıklık edebilmesini sağlayacaktır (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Bu kapsamda atılabilecek adımlar Tablo 3’te özetlenmiştir:
Tablo 3. Göçmen kuşların korunmasına yönelik başlıca çözüm önerileri
Öneri | Açıklama ve Uygulama |
---|---|
Habitat Koruma & Restorasyon | Göç rotası üzerindeki sulak alanlar, ormanlar ve bozkırların yasal koruma altına alınması. Tahrip olmuş kritik habitatların (kurutulan göller gibi) yeniden canlandırılması. Ör: Sulak Alan Ulusal Eylem Planı’na göçmen kuş önceliklerinin eklenmesi. |
Avcılığın Denetimi | Kaçak avcılığın sıkı şekilde cezalandırılması ve av koruma ekiplerinin etkin çalışması. Göç dönemlerinde bölgesel av yasakları getirilmesi. Nesli tehlike altındaki kuşların avının tamamen yasaklanması (). Avcı eğitim programları ile bilinç yükseltilmesi. |
Kuş Dostu Altyapı | Elektrik hatlarına kuş çarpmasını önleyici aparatlar takılması, direklerin izole edilmesi (Electrocuted in Turkey: Vultures and other soaring birds under threat – Vulture Conservation Foundation). Rüzgar türbinlerinin göç yollarından uzağa planlanması; zorunlu hallerde radar sistemleri ile kuş sürüsü yaklaşırken türbin durdurma teknolojisinin kullanılması. Yeni altyapı projeleri öncesi kapsamlı ÇED yapılması ve göçmen kuşlar için yüksek risk oluşturan projelerden vazgeçilmesi (). Mevcut havalimanları ve yapılar için kuş risk haritaları oluşturulması. |
Kirlilik Kontrolü | Tarımda pestisit kullanımının azaltılması, güvenli alternatiflerin teşviki ve sıkı denetimi (). Sanayi tesislerinin atık arıtma düzeneklerinin işler halde tutulması. Deniz taşımacılığında kazaların önlenmesi (çift cidarlı tankerler vb.) ve acil müdahale planlarının hazır olması. Şehir ışıklandırmalarının göç dönemlerinde azaltılması veya uygun spektrumda yapılması; gökdelenlerde ışıkların gece geç saatlerde kapatılması. |
Uluslararası İşbirliği | Komşu ve bölge ülkelerle ortak koruma projeleri (Akdeniz yasa dışı avcılık önleme inisiyatifi gibi) yürütülmesi. Uluslararası anlaşmaların (CMS, AEWA) gerekliliklerinin tam uygulanması. Göçmen kuş verilerinin uluslararası paylaşımı ve senkronize kuş sayımı programlarına katılım. |
Araştırma & İzleme | Halkalama, uydu izleme ve arazi gözlem çalışmalarının uzun soluklu projeler olarak sürdürülmesi. Üniversitelerin göç ekolojisi araştırmalarına fon sağlanması. ÖKA’larda düzenli kuş sayımları ve popülasyon trend analizleri yapılması. Elde edilen bilimsel verilerin politika yapıcılara aktarılması ve karar alma süreçlerinde kullanılması. |
Eğitim & Halk Katılımı | Okullarda kuş göçü ve doğa koruma bilincinin aşılanması. Medyada göçmen kuşların önemi ve karşılaştığı riskler hakkında programlar, belgeseller yayınlanması. Yerel halkın koruma çalışmalarına dahil edilmesi (ör. kuş gözlem etkinlikleri, yurttaş bilimi projeleri). Dünya Göçmen Kuşlar Günü gibi etkinliklerle kamuoyunun dikkatinin çekilmesi (Ekolojik kriz nedeniyle göçmen kuşların rotaları ve göç zamanları değişiyor). |
Sonuç olarak, Türkiye’deki ana göçmen kuş rotalarının ve bu rotalar üzerindeki önemli alanların korunması, sadece ülkemiz faunası için değil, kıtalar arası ekolojik dengenin devamı için de hayati önemdedir. Bilimsel araştırmalara dayanan koruma yaklaşımları ve uluslararası işbirlikleri sayesinde, her yıl tekrarlanan bu mucizevi göç yolculuğunun güvence altına alınması mümkün olacaktır. Göçmen kuşların karşılaştığı tehditlerin en aza indirilmesi, hem kuşların yaşam hakkının korunması hem de insanlığın doğal mirasına sahip çıkması anlamına gelir (Kuşların göç yolları ‘Kuş Hava Yolları’ haritasında). Türkiye, biyocoğrafik konumunun getirdiği sorumlulukla hareket ederek, göç yollarını ve kuşların konaklama alanlarını korumaya yönelik adımlarını güçlendirmelidir. Böylece, milyonlarca kuşun gökyüzünü kanatlarıyla doldurduğu o görkemli göç manzaraları, gelecekte de nesilden nesile izlenebilecektir. (Doğa Derneği’nden ‘Kuş Hava Yolları’ haritası « İlke TV) Şekil: Türkiye’nin sulak alanlarında konaklayan göçmen kuşlardan siyah kanatlı uzun bacaklar (Himantopus himantopus) ve diğer türler, uygun yaşam alanları bulduklarında göç yolculuklarına devam edebilecek enerjiyi depolarlar. Bu tür önemli konaklama alanlarının korunması, göçmen kuşların başarıyla hedeflerine ulaşması için kritik önemdedir.